12 Aralık 2014 Cuma

Rosetta kuyrukluyıldız misyonunun ardında yatan ve pek tartışılmayan sebepler


Rosetta kuyrukluyıldız misyonunun ardında yatan, pek tartışılmayan sebepler hakikaten kayda değer, ilginç ve biraz da korkutucu. Farkında olmak, düşünmek, hayatı daha anlamlı kılacak değerlere konsantre olabilmek için bilimi takip etmek şart

ROSETTA bir uzay misyonunun adı. İnanması ne kadar güç değil mi? İnsanoğlu bir kuyruklu yıldıza robot indirdi. Bu gurur duyulacak başarı hakkında çıkan haberler medyada saman alevi gibi parladı ve sönüverdi. Önemi, detayları hak ettiği kadar tartışılmadı.


Bunca dünya problemi varken ne diye bir kuyrukluyıldıza araç gönderme ihtiyacı duyuldu?” diye soranlardan başka kimsenin sesi pek çıkmadı. Özellikle ülkemizde halk ve politikacılar arasında gözlenen yorumlar “Eller yıldızlara gidiyor, biz nelerle uğraşıyoruz” tarzında bilimle ilgisi olmayan, tipik yorumların ötesine geçemedi. Devlet büyükleri insanlık adına atılan bu büyük adımla ilgili bilimi alkışlayan tek bir kelam etmedi.

isterseniz tekrar bakalım meseleye

Emin olun detayları bir kez daha gözden geçirdiğinizde okuduklarınız sizinle kalmayacak. 



Rosetta kuyrukluyıldız misyonunun ardında yatan, pek tartışılmayan sebepler hakikaten kayda değer, ilginç ve biraz da korkutucu. 





Rosetta misyonunda kimler var?
Tüm proje Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından koordine edildi. 14 Avrupa ülkesinin yanı sıra ABD’den çeşitli uzay araştırmalarıyla ilgili ajanslar, üniversiteler ve özel sektörler de projede rol aldı. 35-40 yönetici konumundaki araştırmacı grup altında çalışan toplam kişi sayısı 2 bin.

Misyonun adı neden ‘Rosetta’ konulmuş? 
Kuyrukluyıldıza robot göndermek için yola çıkan bilim insanlarına projeyi finanse edecek jüri üyelerinden gelen ilk soru “Misyonunuza verdiğiniz isim nedir?” olmuş. Bu soru grup içerisinde herkesi şaşkınlığa uğratmış. Çünkü ekiptekiler “Neden?” ve “Nasıl?” diye sorarken misyona bir isim bulmayı akıllarına getirmemişler. Soru sorulduktan yaklaşık bir hafta sonra yeni bir isim bulmak yerine insanlık tarihinde adı geçen çok önemli bir buluşun adında karar kılmışlar:
Rosetta! 

Rosetta, 1799 yılında Mısır’da bulunan, üzerinde Demotic ve hiyeroglif yazılar yer alan (MÖ 196 yılına ait) bir taş yazıta verilen isim. Bu bazalt yapıdaki volkanik taş, yok olan bir medeniyet hakkında yapıtaşı olabilecek bilgiler içeren ve belge olarak saklanan tarihi bir değer. Rosetta misyonunda da Dünya’mız, hayat ve 4.6 milyar yıl önce oluşmuş Güneş sistemimizle ilgili yapıtaşı olacak bilgilerin tespiti amaç edildiğinden bilim insanları projelerine aynı ismi yani Rosetta’yı uygun görmüşler.


-Kuyrukluyıldıza o zor isim niçin verilmiş? 
Sözü geçen 4.2 km boyutlarındaki kuyrukluyıldıza verilen isim: Comet 67P/ Churyumov-Gerasimenko. 1969 yılında ilk gözleyen Ukraynalı bir astronomi uzmanının ismini taşıyor ve kısaca 67P olarak da anılıyor.


-Bu kuyrukluyıldızın hedef olarak seçilmesinin bir amacı var mı?
Güneş sisteminde 67P gibi milyarlarca kuyrukluyıldız var. Araştırmacılar yüzlerce kuyrukluyıldızın yörüngelerini incelediler ve matematiksel hesaplamalar sonucunda gönderilecek uzay aracının yani Rosetta’nın rotasının en çok bu kuyrukluyıldızla kolayca kesiştirilebileceğini tespit ettiler.

-Kuyrukluyıldıza gitmekle neyi öğrenmeye çalışıyorlar?1. Güneş sistemimizi oluşturan kimyasal kompozisyonu anlamak,
2. Canlıları oluşturan DNA ve RNA’nın yapıtaşlarının göktaşlarında bulunup bulunmadığını tespit etmek. Böylece yıllardır süregelen “Dünya’da hayatın başlangıcı” savlarından birini ispatlamak. Bu sava göre gezegenimizde hayatın başlangıcı göktaşlarının Dünya’ya çarpması ve böylece üzerlerinde taşıdıkları su ve hayatı başlatacak kimyasalları transfer etmeleriyle olmuştur.
Gelelim göktaşlarına ulaşmak istemenin ilginç ama nedense halkla pek paylaşılmayan diğer amaçlarından bazılarına:
1. Petrol gibi doğal enerji kaynaklarına alternatif olabilecek başka enerji kaynakları ve değerli, çeşitli amaçlarda kullanabileceğimiz mineraller bulmak.Bu mineralleri mümkünse uzay yolculuklarında enerji kaynağı olarak kullanarak gönderilen her türlü uzay aracını (insanlı ya da insansız) geriye getirebilmek.
2. Başka canlı türlerinin olup olmadığını gösterebilecek hayat izleri aramak.
3. Dünya’ya yaklaşan ve çarpma ihtimali olan göktaşlarına inebilmek için teknolojimizi geliştirmek. İndikten sonra da (Armageddon filminde olduğu gibi) istenmeyen bir çarpışmayı engellemek için rotasını değiştirebilecek girişimlere alıştırmalar yapmak.

-Peki, Dünya’ya çarpma ihtimaliyle bilinen bir kuyrukluyıldız var mı gündemde?
2007 tarihinden bu yana en çok tartışılan göktaşının adı 99942 Apophis. NASA % 2.7 ihtimalle 13 Nisan 2029 yılında Dünya’ya çarpma riskini kendi internet sayfasında ilan etmiş bulunmakta. Tarih yaklaşırken yapılabilecek daha güvenilir ölçümlerle daha kesin sonuçlara ulaşınca basın toplantısı yaparak açıklama yapılacağı söyleniyor. Şimdilik ölçümler 20 milyon tonluk bu göktaşının Dünya’ya yaklaşık 25-30 bin km mesafeden geçme ihtimali üzerinde duruyor. Beklenen tarihe kadar ufak yörünge sapmaları ve diğer göktaşlarının ona çarpmasıyla açı değiştirebileceği gerçeği biraz korkutuyor. Dünya’mıza daha uzaktan geçmesi ne kadar mümkünse bu değişimlerle Dünya’ya çarpma olasılığının artması da bir o kadar mümkün.
Potansiyel tehlike gerçekten korkutucu. Evrende var olan her gezegen, milyonlarca göktaşıyla adeta bombalanıyor. Buna uydumuz Ay da dahil, Dünya’mız da... Etki gücü tamamen çarpacak göktaşının boyutlarıyla ilgili.

-Rosetta misyonunun uzay bilimleri tarihindeki önemi nedir? 
Her şeyden önce bu misyonda uzay araştırmalarındaki birçok “ilk”ler bulunmakta. İlk kez bir uzay aracı (Rosetta) bir kuyrukluyıldızın yörüngesine girdi. 2004 yılında yolculuğuna başlayıp 10 yıllık bir yolculukla 6.4 milyar kilometre yol kat ederek saatte 135 bin kilometre hızdaki, 4 kilometrelik boyutlarda bir kuyrukluyıldızın yörüngesine girebilmek insanlık tarihinde asla unutulmayacak bir başarıdır.
Yörüngeye ilk giriş tarihi 6 Ağustos 2014. Rosetta’nın taşıdığı Philae isimli robotun tamamen kuyrukluyıldızın yerçekimine bağlı olarak serbest düşüşle yüzeye iniş tarihi ise 12 Kasım 2014. 67P isimli kuyrukluyıldızın yerçekimi Dünya’nın yerçekiminin 200-300 bin kat daha zayıfı. Böylesi zayıf bir yerçekimine serbest iniş yapmanın zorluğu da düşünüldüğünde elde edilen başarının büyüklüğü daha kolay anlaşılıyor. Philae’nin indikten hemen sonra başarıyla Dünya’yla bağlantı kurabilmesi ise yine unutulmayacak ilklerdendir.

-Rosetta’nın ölçüleri ne kadar? 
Boyutları 2.8 x 2.1 x 2.0 metre. İki adet 14 metrelik güneş enerji paneli var. Yani toplam 64 metrekare gibi bir alan kaplıyor. Toplam ağırlığı ise 3 bin kg.

-Peki Philae’nin boyutları nedir? 
Büyüklüğü yaklaşık olarak bir bulaşık makinesi kadar. Ağırlığı ise 100 kg.

-Rosetta’nın gidebildiği maksimum uzaklık ne oldu? 
2012’de yapılan ölçümlere göre Güneş’ten 800 milyon kilometre, Dünya’dan 1 milyar kilometre uzağa gidebildi.

-Rosetta ve Philae 10 yıllık bir yolculuk boyunca nasıl bozulmadı?

Rosetta ve Philae dizayn edilirken en büyük şüphe yolculuk boyunca karşılaşılacak sıcaklık farklılıklarının tüm sistemi engelleyeceği üzerinde olduğundan, gerek Rosetta gerekse Philae, +150 derece ile -150 dereceye dayanacak şekilde dizayn edildi ve defalarca test edildi.

10 yıllık bu ağır yolculuğa dayanan Philae, kuyrukluyıldıza inince neden fonksiyonunu yitirdi? 
Philae 67P’nin yüzeyine serbest düşüş yaparken ineceği nokta doğal olarak kontrol edilemedi. İlk kez yüzeye çarpıp zıpladıktan sonra yerçekiminin zayıflığından dolayı yüzeye inişi yaklaşık 2 saat aldı.
İkinci kez yüzeye çarptığında da yine top gibi havalandı ama bu kez yüzeye inişi 7 dakika sürdü. Maalesef Philae’nin bu şekilde zıplayarak inişi 67P’nin güneş almayan yüzeyine denk gelmesine sebep oldu. Buda pillerin yeteri kadar şarj olmamasına sebep oldu, uzay modülünün şarj olamayan pilleri bitince planlar değişti. Modüldeki Ptolemy aletinin gönderdiği fotoğraf ve ses kayıtlarını inceleyen İngiliz bilim insanları, kuyruklu yıldızın yüzeyinde karmaşık bir karbon bileşiğine benzeyen bir madde bulduklarını söyledi.Organik bir madde olan karbon bileşiğinin tespiti, hayatı başlatan temel kimyasalları Dünya'ya kuyruklu yıldızların getirdiği teorisini destekleyebilir. Ptolemy ekibinin lideri Profesör Ian Wright, "Yüzeyde organik (karbon) bileşimler olduğuna dair çok önemli işaretlere rastladığımızı kesinlikle söyleyebiliriz." dedi.Wright sözlerine şöyle devam etti: "Kuyruklu yıldızın üzerinde önemli bulgulara rastladık. Ve bunlar basit bulgular değil. Yalnızca iki bileşik yok, açıkçası çok fazla bileşik, gelen sinyallerde çok fazla uç nokta var. Rosetta'dan çekilen fotoğraflarda Philae'nin kuyruklu yıldıza inişi sırasında bir toz bulutu oluştuğunu gösteriyor.Ptolemy'nin işte bu toz bulutu sayesinde çok fazla veri topladığı tahmin ediliyor.
Sondaj planı değişti
Philae'nin pili bitmeden önce bilim insanları sondaj konusunda bir karar vermek zorunda kalmıştı.İki kere sondaj yapması planlanan modülün enerjisinin yalnızca bir sondaja yeteceği anlaşıldı ve öncelik Alman bilim insanlarının hazırladığı COSAC aletine verildi.Ancak Philae'nin pili bitmeden önce İngiliz ekip de beklediği fırsatı yakaladı: Uzay aracı son gücüyle Ptolemy'nin içindeki fırını çalıştırdı ve içindeki tozları 200 derecede yakarak, çıkan gazı analiz etmeyi başardı.Tamamen güneş enerjisiyle işlev görecek şekilde dizayn edildiğinden 3 gün kadar Dünya’ya bilimsel veriler gönderdi ve uykuya daldı.


-Philae’nin şimdiye kadar Dünya’ya gönderdiği bilgiler arasında kayda değer bir şey var mı? 
Araştırmacı Stephan Ulamec’in yaptığı açıklamalara göre kuyrukluyıldız son derece kompleks (karmaşık yapıda) organik molekül dolu. Peki bu ne demek? Basite indirgeyerek açıklamak gerekirse; bir canlıyı oluşturacak protein, şeker, yağ, DNA gibi yapıları oluşturabilecek anahtar moleküller mevcut gibi görünüyor. Ne tür moleküller olduğu yakında yapılacak bilimsel yayınlarla ilan edilecek.

ROSETTA İÇİN HARCANAN PARA 1.4 MİLYAR EURO
-Philae, 67P’de organik molekül varlığını nasıl anladı?
Kuyrukluyıldıza indiğinde çalıştığı 3 günlük sürede yüzeyi kazdı, içerisine toprak aldı, içindeki özel fırında “pişirerek” çıkan “ga
zları” analiz etti ve sonuçları Dünya’ya gönderdi.


-Peki kuyrukluyıldızda organik molekülün varlığı önemli bir şey mi? 
Uzay bilimlerinde şimdiye kadar meteorit ve diğer göktaşları analizlerinde de organik moleküller tespit edildi. 67P’de de benzer moleküllerin bulunması bazı hipotezleri daha da güçlendirmiştir. Bu bulgular göktaşlarıyla hayati elementlerin gezegenlere transfer edilebileceğini göstermektedir. Tabii ki bu bulgular bir kanıt değil, yıllarca süren tartışmalarda kullanılabilecek değerli bilimsel verilerdir.


-Bütün Rosetta misyonu toplam ne kadar paraya mal oldu? 
1.4 milyar Euro. Philae’nin yapımı yaklaşık 220 milyon Euro’ya mal oldu. “Vah vah bu paralara neler yapılırdı” diyenler için bir karşılaştırma yapalım isterseniz. Harcanan para bir denizaltının yapımı için harcanan paranın sadece yarısı kadar. Üç adet Airbus 380 jumbo jete verilen para da aynı değerde!


-Uzayda boşlukta asılı duran “Allah’ın taşına” gidebilmek için bu paraya değer mi? 
Kişiden kişiye değişecek yanıtlar var bu soru için. Ama sanırım olaya farklı bakmanın zamanı. Bugün savaş sanayiine harcanan paraya hiç sesini çıkarmazken teknoloji üreten, Dünya’nın ve insanlığın geleceğini son derece pozitif etkileyecek, belki de milyarlarca insanın hayatını kurtarabilecek potansiyelde, büyük fedekârlıklarla devam edegelen bilime harcanan paralara katlanamayanlar var.
Ve ne ilginçtir ki bu kişiler yattığı yataktan kullandığı ilaca, kullandığı arabaya, giydiği ayakkabıya, konuştuğu telefona kadar bilimsel gelişimlerin ürünlerini kullanmaktalar farkında olmadan... Bu paralar en azından “farkındalığı” başlatmak için değer...

Habertürk




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder